MEDYABEY, RÖPORTAJ… ŞUBAT 2014 BİZİ DİZİ MANYAĞI YAPTILAR…

Ana Sayfa » Basından » MEDYABEY, RÖPORTAJ… ŞUBAT 2014 BİZİ DİZİ MANYAĞI YAPTILAR…

Yazar: Sevda TÜRKÜSEV | Kategori: Basından | 27 Şub 2014, Perşembe |

Onu, ekranlarda sözünü sakınmadan yaptığı keskin yorumlarla ve yine köşeli, net ve sert cümlelerden oluşan yazılarından tanıyoruz. Evet, Sevda Türküsev’le o daha çok eleştirdiği sanat ve TV dünyasını konuştuk. Ortaya da tahmin edebileceğiniz gibi yine sert açıklamalardan müteşekkil bir röportaj çıktı.

MEDYABEY: Seni ekranlardan ve de yazılarından tanıyor ve biliyoruz. Ama okurlarımız için bize biraz daha detaylı tanıtır mısın kendini?

S.TÜRKÜSEV: Aslında ben aile danışmanıyım; kişisel gelişim uzmanıyım. Geriye dönüp baktığımızda 22 yıllık iş hayatı olan bir iş kadınıyım. Bugün yorumcu olarak ekranlarda olmamın sebebi dünyadan ve bu ülkeden şirketlerle çalışmam, insanları ve olayları iyi gözlemleyip analiz edebilmemden kaynaklanıyor. Yani benim tekstil işindeki sektörel başarımın yanında insanlarla iletişim kurmamın kökeninde hep o sözüne ettiğim iyi gözlemci olmamın etkisi var. İyi bir yönetici olmak için de öncelikle çok iyi bir gözlemci olmak gerekiyor.

Benim özelliğim şu: Ben hiçbir zaman olduğumdan farklı göstermedim kendimi. Ekranda neysem özel hayatımda da oyum. Mesela, benim kitaplarımı okuyanlar hayal kırıklığına uğramıyor. Halkın içinden bir insan olduğum için ben olayları süslemiyorum olduğu gibi söylüyorum. Tribünlere oynamıyorum. Dönüp baktığım zaman iyi bir kariyerim olduğunu düşünüyorum. 45 yaşındayım, en son yönettiğim para 100 milyon dolardı. Ticari bir şirkette 3 bin kişiyi yönetiyordum. Şimdi ise medyada yaptığım iş, adaletin peşinden gidip olayları yorumlamaya çalışmak. Halk da beni seviyor galiba. Ama basın için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Çünkü doğru söyleyeni dokuz köyden kovuyorlar. Bazı TV kanallarına konuk olarak gittiğimde rahatsız olanlar var.

 MEDYABEY: Neden rahatsız oluyorlar?

S. TÜRKÜSEV: Çünkü reyting yapan bir konuğun onları yerinden edeceğini düşünüyorlar. Bu tip düşünen insanlar da var. Ama bugüne kadar kendimden ve siyasi görüşümden taviz vermedim. Bundan sonra da taviz vermeyeceğim.

MEDYABEY: İlk ekran maceran nasıl başladı?

S.TÜRKÜSEV: 2004 yılında Muhafazakar Çapkınlar kitabımı yazdığımda 28 Şubat dönemiydi. Kitap Türkiye’de patladı. Sonra beni programlara konuk almaya başladılar. Ben kadın-erkek ilişkileri üzerine kitaplar yazmaya devam ettim. Çıktığım programlarda ilişkiler konusunu esprili bir dille yorumladım. Halka inebildiğim için iyi reyting alabiliyorum. İnsanlar ekrandan o samimiyetimi anlayabiliyorlar. TV programları için konuşabilen, halkla iletişimi kurabilen konuk çok önemlidir. Ben, böyle bir konuğum.

MEDYABEY: Muhafazakar Çapkınlar kitabının adı oldukça ilginçmiş.

S.TÜRKÜSEV: Bir de Muhafazakar Burjuva kitabım var. 2004 yılında yazdıklarımı şuan muhafazakar kesim yaşıyor. O, değişimi yazdım. Bak, ben başörtüsünü bu kadar savunuyorum ama Başındaki Örtüyü Kirletme diye de bir kitap yazmıştım. Ben olayları bu kadar adaletli yorumluyorum. Tarz’dan mı farzdan mı kapalılık diyorum…Canlı yayında söylüyorum bunu…Ama yine de  ne İsa’ya ne Musa’ya yaranabiliyorum…Problem değil Allaha yaranalım gerisi önemli değil.

MEDYABEY: Seni ekrandan izlediğimizde ve yazılarını okuduğumuzda sözünü sakınmayan, köşeli laflar eden, zaman zaman sert ifadeler kullanmaktan çekinmeyen bir kadın görüyoruz. Hep böyle misindir yoksa bu sadece bir tarz mı?

sevda-turkusev2

S.TÜRKÜSEV: Ben konferanslara gittiğimde bana iki şey söylüyorlar. Birincisi ” Aa siz ne kadar zayıfmışsınız!”…İkincisi ise ” Aa ne kadar tatlıymışsınız!”…Ekrana çıktığım zaman sosyal ya da siyasi bir konu tartışılıyorsa konuya göre ruh halim farklı oluyor. Ama konferanslar çok daha farklı. Özel hayatımda ise daha başka bir insanım. Bir anneyim; bir kardeşim…

Ben normal hayatta hiçbir zaman ekranda gördüğünüz o Sevda Türküsev değilim. Biraz sonra anneme yemek yapmaya gideceğim. Ekrandaki bir insanın annesine gelen misafirler için yemek yapması pek insanların aklına gelmez. Ama ben özel hayatımda da normal bir insanım.

Ekranda göründüğüm haller ise gerçekten de o davayı savunduğum sıradaki ruh halim. Kızıyorsam gerçekten kızıyorumdur. Hatta bazen kendimi sonradan izlediğimde aşırıya kaçtığım yerleri tespit edip başka bir zamanda ekranda olduğumda oto-kontrol yapıyorum.

Geçen sene biliyorsun Nihat Doğan’a verdim veriştirdim. Ama çok enteresan kendimle ilgili o görüntüleri izledikten sonra bir yerde gereksiz konuştuğumu farkettim. Geçen hafta bir vesile ile ile Nihat Doğan’la konuştuk. Ben açıkçası Nihat Doğan’ı takdir ettim. Bana telefonda “ benim için söylediklerinin hepsine katılabilirim. Ama otel odası muhabbetlerini abarttın. Orada yaşanalar öyle değildi. Onun için benden helallik iste. Diğer bütün söylediklerine bir şey demiyorum. O söylediklerinde haklı olabilirsin veya bazılarında tartışırız. Ama Otel odasında basılma olayını abarttığın için gücüme gitti ” dedi. Ben de ona “Tüm söylediklerimin arkasındayım ama o dediğin konuda biraz ileri gitmiş olabilirim. Hakkını helal et.” dedim. Telefonda böyle bir konuşma geçti aramızda. O konuşmada ben Nihat Doğan’dan büyük bir olgunluk gördüm.

İşte böyle bir insan olduğum için de rahat uyuyorum. Eğer bir konuda abartıya kaçmışsam insanlardan özür de dilerim. İnsanlık özelliğimi daima kaybetmemeye özen gösteriyorum. Çünkü nefis bu.

MEDYABEY: Seni bazen ünlülere karşı sert eleştirile yaparken görüyoruz. Neden onları eleştirme ihtiyacı duyuyorsun?

S.TÜRKÜSEV: Aslında ben onlara saldırmıyorum. Onlar, halkın değerlerine inançlarına saldırdıkları zaman ben de halktan birisi olarak öne çıkıyorum. Ben bir sanatçıya tepki verdiğimde Twitter ayağa kalkıyorsa demek ki herkes bu kişiye tepki vermiş oluyor. Ama herkes tabii ki sesini yükseltemez.

Mesela, yazar Ayşe Kulin, geçenlerde “dövülerek öldürülen insanların olduğu ülkede yaşamaktan utanıyorum” dedi. Ben Ayşe Kulin’e de tepki gösteriyorum. Dünyanın birçok ülkesinde haksızca dövülerek öldürülen insanlar var. Bugün Amerika’da polis sokak ortasında adam öldürüyor. Ben yanlışı savunmuyorum. Ama bu olay sadece benim ülkemde oluyormuş gibi konuşursan ben sana tepki gösteririm. Sen bu ülkede yaşamaktan utanıyorsan git güle güle!..Fazıl Say da gidecekti ne oldu? Bunlar Türkiye’den başka yerde nefes alamaz. Buradaki özgürlüğü ve rahatlığı başka ülkede bulamazlar. Sanatçılar ya!…Sen köydekinin kıyafetini beğenmiyorsun, başına taktığı başörtüsünü beğenmiyorsun. Ben de Pınar Altuğ’un bikinili pozlarından rahatsızım. Ama ona bir şey diyor muyum? Onun bir hayatı var. O da hayatını yaşasın diyorum.

Sonuç olarak Ayşe Kulin’i bu sözünden dolayı esefle kınıyorum. Kaldı ki Ayşe Kulin yazarlığa başlarken kendime idol olarak aldığım isimdi. “Adı Aylin” kitabını okuduktan sonra yazar olmaya karar verdiğim bir insanın beni bu kadar hayal kırıklığına uğratmasına da çok üzülüyorum. Neden bu utançla yaşıyorsun, o zaman git!..Gidemezler. Buradaki özgürlüğü ve pervasızca konuşmaları hiçbir ülkede bulamazlar. Atıyorlar, tutuyorlar…

Müjdat Gezen de aynı şekilde çıktı geçenlerde Başbakan’a “Recoş” dedi. Kemal Kılıçdaroğlu’na biri çıkıp “Kemoş” dese ben ona da karşı çıkarım. Denmez! Saygısızlıktır, terbiyesizliktir..Müjdat Gezen bana göre önce terbiyeyi öğrensin. Bu sanatçıların çoğu böyledir. Sokaktaki adamı beğenmezler. Ama kendileri küfürsüz konuşmaz.

MEDYABEY: Seni tansiyonu yüksek tartışma programlarında izliyorum. Hem senin hem de diğer tartışmacıların arenadaki gladyatörlerden farkınız kalmıyor. Nasıl bir atmosferdir o canlı yayındaki hararetli tartışmaların yaşandığı stüdyo? Kendini arenadaki gladyatör gibi hissettiğin olur mu mesela?

S.TÜRKÜSEV: Genelde benim çıktığım programlarda ben galip gelirim. Genelde demeyeyim hep ben galip gelirim. Genelde karşımda dört kişi olur. O dört kişi de benimle zıt fikirdedir. Ben o dört kişiyle savaşmak zorunda kalırım. Ben kendi davama gerçekten inandığım için o ruh haline girdiğimde evet, bir mücadelenin içinde görüyorum kendimi. Bu mücadeleyi sadece tartışarak değil; bilgiyle, rakamlarla ve sosyolojik verilerle ortaya koyuyorum. O yüzden de o insanların hepsini susturuyorum.

Mesela, ben dizilerin toplumun ahlakını bozduğunu savunuyorum. Evlilik programlarına karşıyım. Evlilik programlarını üç ay tartıştık sadece Flash TV’deki evlilik programını yapan Sinem geldi. Helal olsun o kıza. Onun dışında hiçbirisi gelmedi. Gelemezler, çünkü onlar da yaptıkları işin doğru olmadığını biliyorlar. Çünkü tartışma programına çıkarlarsa halk görecek yanlışta olduklarını.

Evet, stüdyo programa başlarken bir arena değil belki ama program başladıktan sonra bir arenaya dönüşüyor.

Son zamanlarda böyle tartışma programlarına beni pek davet etmiyorlar. Siyasi görüşler daha ağır basıyor. Ben dört kişiyi alt ediyorsam program yapımcısı bunu istemiyor. Ama önemli değil ben yazılarımla mücadelemi vermeye devam ediyorum. Bir de Kudüs TV’de her Cuma 20:30′da “Net Gündem”de kendi programımı zaten yapıyorum. Beni programlara çağırıp çağırmamaları umurumda değil. Beni bilen biliyor.

Demek istediğim şu: Bu dünya gerçekten de Gülse Birsel’in dizisindeki gibi yalan dünya. Bana sen nasıl etkilenmiyorsun bu dünyadan diye soruyorlar. Ben o dünyaya girmiyorum. Ya da giriyorum bir kahve içip çıkıyorum. O dünyada sürekli varolmaya kalkarsam benim de bozulmaktan başka bir şansım olmaz.

MEDYABEY: Genelde eleştirel bir tavrının olduğunu biliyoruz. Peki seni eleştirdiklerinde tavrın nasıl olur, eleştiriye açık mısındır?

S.TÜRKÜSEV: Karşımdaki bana hakaret etmediği sürece ben bütün tepkilere saygılıyım. Mesela, Twitter’dan bir adam “ Sevda Hanım, sizi Habertürk’te izlemiş ve hiç sevmemiştim. Sonra sizi Beyaz TV’de izledim yine hiç sevmedim. Bunu sizinle paylaşmak istedim.” diye yazdı. Adama “ Sizin canınız sağolsun” diye bir cevap yazdım. Bir sanatçı arkadaşıma “ adama bak beni sevmek için ne kadar gayret etmiş fakat sevememiş. Bunu da çok saygılı bir biçimde bana ifade ediyor.” dedim.

Başkası olsa bu adama sinir olabilir. Halbuki ben bu adamı alnından öperim. Niye? Çünkü kimse, kimseyi sevmek zorunda değil. Ama saymak zorunda. Bana küfreden kişiler de oldu. 15 tane benim açtığım dava var. Hala devam ediyor davalar. Ben hiç bu tür hakaret içeren tepkilere cevap vermem; asla!. Ben mesela normal hayatta da hiç kimseyle kavga etmem. Biri bana Bir şey yaptığında zamanını beklerim. Benim bir insanı cezalandırma yöntemim şudur: Kendimi onun hayatından çeker alırım. İster eşim, ister kardeşim olsun…Benim önce Allah sonra da annemden başka hiç kimseye eyvallahım yoktur.

Bazı sanatçı arkadaşlarım benim yanımda sanatçı takılmaya kalkarlar ben böyle bir sessizliğe bürünürüm hemen panik olurlar. Koşa koşa eve gelip “ Arkadaşım, kırdım mı seni” falan derler.

İnsanlar beni tabii ki eleştirebilirler, ben de insanım nihayetinde. Ama hep öyle diyorum “insan gibi eleştirin canımı yiyin!”…

MEDYABEY: Biraz da TV’yi konuşmak istiyorum seninle. Genel olarak TV’de ne tip programlar izlersin?

S.TÜRKÜSEV: Ben TV’de hep belgesel izlerim dermişim(kahkahalar)…TV izliyorum ama mesela sürekli izlediğim bir dizi yok. Ara ara kanallardaki dizilere bakıyorum. Gözlem ve yorum yapmak için. Gündemi çok iyi takip ediyorum Magazin gündemini de…Sabah erkenden kalkarım haber kanalını açarım. Daha sonra kanallardaki magazin programlarına bakarım, sanatçılar ne yapıyor neler söylüyorlar diye. Gündemden kopmamak için bu tür programları da takip ederim.Ama film izlemeyi seviyorum.

sevda-turkusev3

MEDYABEY: Peki hiç dizi izlemiyor musun?

S.TÜRKÜSEV: Şunu anladım, diziler halkın cahil kalması için yapılıyor. Halkı eğiten, mahalle kültürünü öğreten diziler yok. TRT1′de Beni Böyle Sev dizisi fena değil. Mahalle dizisi gibi başlayıp sonrasında uçan diziler var. Yapılan diziler özellikle gençlerin zihinsel ve ruhsal dünyasını bozmaktan başka hiçbir işe yaramıyor. Kitap okumayan bir toplumuz, bizi dizi manyağı yaptılar.

MEDYABEY: Eskiden içeriği ile çok eleştirilen Yaprak Dökümü ve Aşk-ı Memnu gibi diziler vardı. Son dönemde o dizilerdeki çarpık ilişkileri pek ekranlarda görmüyoruz. Diziler konusunda bir iyileşmeden bahsedebilir miyiz? 

S.TÜRKÜSEV: Öyle bir iyileşme ben göremiyorum. Yine her dizide aynı ilişkiler var. O, onunla ayrılıyor başka biriyle ilişki yaşıyor. Dizilerde hala bir ölçü yok. Zaten TV izlemek insanın beynini yavaşlatıyor.

Bu dizilerde alkol var. Hadi sigarayı mozaiklediler. Ama her dizide alkol var. Bugün 14-24 yaş arası gençlerin yüzde 20′si alkol bağımlısı. Yüzde 30′u sigara bağımlısı, yüzde 10 ise madde bağımlısı. Bir tarafta Yeşilay var diğer yanda ekranda bangır bangır alkolü özendirici sofralar hazırlanıyor.Adam seviniyor içiyor; üzülüyor içiyor. Yani herşeye içiyor.

Tamam, ben dindar bir insanım…Dizilere bakıyorum başörtüsü ya temizlikçilerin kafasında ya da saçları bir karış gözüken bir ninenin kafasında. Bu, yanlış Bir şey. Başörtüsünü de doğru kullanmıyorlar dizilerde. Hem temizlikçiyi hem de başörtüsünü aşağılıyorlar. Sonuç itibarıyla dizilerde bir düzelme yok.

MEDYABEY: Geçmişte Pis Yedili dizisiyle ilgili eleştirilerin olmuştu. Hatta dizinin yapımcısı Gani Müjde ile polemik yaşamıştın.Neydi o diziye eleştirilerin?

S.TÜRKÜSEV: Bir kere o dizideki gibi bir gençlik tipi yok. Orada çocuklara çete ruhunu aşılıyorlar. Bunun dışında öğretmen kimliğine büyük hakaretler var. Ayrıca dizide hep aşk ilişkisi konusu işleniyor. Lise çocuklarına insanların 25-30 yaşında yaşadığı ya da yaşayamadığı aşk ilişkileri yaşatıyorsun. Bizim gençlerimizin hiçbirinin hedefi yok ama hepsinin sevgilisi var. Bu dizileri izleyen çocukların yüzde sekseni bu dizilerin etkisi altında kalıyor. Sen gençliği ha uyuşturucu ile zehirlemişsin ha Pis Yedili ile zehirlemişsin…Bu diziyi eleştirmek bu kadar tepki alıyorsa ben bu insanlara ne diyeyim artık!

MEDYABEY: Gani Müjde senin dizisi üzerinden reklam yaptığını söylemişti.

S.TÜRKÜSEV: Gani Müjde’nin dizisi üzerinden ne reklam yapacağım, ben manşet olmak istesem benim elimde ne malzemeler var. Ben konuşursam Türkiye sallanır. Ben olaya sosyolojik bakarım.Çok ciddiyim, ben bildiklerimi konuşayım o magazin dünyası var ya altüst olur. Ama beni ilgilendirmez, ben magazinci değilim. Ben konuları sadece toplumsal açıdan yorumlarım.

AK Parti hükümetinden sonra partiye, dine gıcık olanların çoğu Twitter’dan ayet hadis paylaşmaya başladı. Hepsi bir müslüman oldular ki anlatamam. Umreye gidiyorlar üç gün sonra yılbaşı sahnesinde göbek atıyorlar.Ben de bunu anlamıyorum yani.

MEDYABEY: Peki Huzur Sokağı için ne düşünüyorsun? Diğer dizilerden daha farklı bir çizgisi var.

S.TÜRKÜSEV: Şule Yüksel Şenler’in kitabından esinlenilen dizide senaryo hiç öyle kitaptaki gibi değil. Huzur Sokağı başlarda izlendi. Ama şuan hep entrika. Kitaptan da uzaklaştı dizi. Huzur Sokağı sıradan bir dizi bana göre.

MEDYABEY: Yani sana göre misyonunu yerine getiremedi mi?

S.TÜRKÜSEV: Hayır, getiremedi. Zaten başörtüsünü temsil eden bir dizi artık reyting yapmaz bu ülkede. Çünkü halkı entrika dizilerine alıştırdılar. Aşk olacak, seks olacak, entrika olacak dizide.

MEDYABEY: Geçtiğimiz aylarda uyuşturucu operasyonu kapsamında çok ünlü ve sevilen oyuncularımızı polisler nezaretinde emniyet müdürlüğüne götürülürken gördük. Tüm Türkiye bu görüntülerle adeta sarsıldı. Sence bu resmi nasıl okumalı? Neden ünlü isimler bu kadar yoğun şekilde uyuşturucu ile anılıyorlar?

S.TÜRKÜSEV: O dünya yalan dünya olduğu için iki yüzlülük orada hakim olduğu için insanlar mutsuz. Önce depresyon hapıyla başlıyorlar. Haplar da bir süre sonra yetmiyor. Dışarı çıkıyorsun herkes senin hayranın ama eve geliyorsun orada sadece sensin. Aile içinde mutlu olamamışsan, iki dünyayı birbirinden ayıramamışsan bu durum seni yavaş yavaş uyuşturucuya sürüklüyor. Bir de bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim durumu var. Ünlü olmanın bedeli çok ağır.

Magazinde şöyle bir durum daha var. Magazinde gündem olmadığın sürece ekstraya gidemiyorlar. Bugünün sistemi bu. Kadınsan oranı buranı açıyorsun ya da sevgilinle yakalanıyorsun. Hande Ataizi gibi tuvalet camından kaçmaya çalışıyorsun. Şemsiyeyle adam dövüyorsun; hepsi hikaye.

Meryem Uzerli gibi “Can Ateş, beni kullandı” diyorsun. Bence Can Ateş’i Meryem Uzerli kullandı. Aslında birbirlerini kullanmış oldular. Al gülüm ver gülüm olayı. Benim bir sözüm var; derim ki bülbülle dolaşan güle gider, ördekle dolaşan da göle gider. Sanki adam kuran kursunda hocaydı…Adam zaten playboy’du. Sanki adam Nihat Hatipoğlu…

MEDYABEY: Dizilerden konuşmuşken Türkiye’de Kurtlar Vadisi gerçeği var. İzler misin, nasıl buluyorsun Kurtlar Vadisi’ni?

S.TÜRKÜSEV: Dedim ya Türkiye’de kaliteli dizi problemi var. Kurtlar Vadisi pek çok insan için uyuşturucu gibi olmuş. Onlar için dizinin ne kadar kaliteli olup olmadığı o kadar da önemli değil. Kurtlar Vadisi’ni oyunculuk açısından da yetersiz görüyorum. Bir Polat Alemdar karakteri var. Adam, kolalı gömlekle on tane adam öldürüyor ama leke yok üzerinde. Cüneyt Arkın’ın eski filmlerini andırıyor bana bu durum. Ama halk bunu seyrediyor. Neden seyrediyor? Çünkü okumayan, kendini geliştirmeyip dizi izleyen bir toplum olursak halkı böyle diziler tatmin eder. Çoğu insan izlemiyor sadece bakıyor dizilere..İnsanların beynini yavaşlattılar. Onlara artık ne verirsen doyuyor insanlar.

MEDYABEY/ÖZEL

2023 Copyright © SEVDA TÜRKÜSEV - Tüm hakları saklıdır.